"Yeryüzünde ab-ı hayat (hayat suyu) mevcuttur. Ondan içen, kıyamete kadar hayatta kalır. Hızır aleyhisselam ondan içmiştir."
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)
Son zamanlarda TV programlarında sıkça tartışılan ve yine hakkında olmadık iddialarda bulunulan Hızır aleyhisselam bir cin ya da melek değildir. Bizim gibi insandır ve ab-ı hayat içmiştir. Her yüz senede bir vücut yapısı on yedi yaşında bir insanın vücut şartlarına geri döndürülür.
Kur'an-ı Kerim'de bir ayet-i kerimede;
➥ "Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler. Fakat siz iyice akledemezsiniz." buyrulmuştur.
Bu açık ifadeden de anlaşıldığı gibi her insan aklının alamayacağı bir takım hakikatler vardır ve şehitler bilmediğimiz-akledemediğimiz bir surette, diridirler. Ölü değillerdir.
Makamları, manevi dereceleri şehitlerden de üstün olan sıddıklar, mürşidler de bu şekilde diridirler. Bundan bin sene önce ahirete irtihal etmiş bir büyük velinin, şu anda karşımıza çıkıp bizimle görüşmesi, Kur'an'ın ve Sünnet'in bize bildirdiklerine ters değildir. Mümkündür. Zaten tarih boyunca her dönemde bu tarz hadiseler yaşanmaktadır.
İşte her hafta, dünyanın uygun görülen bir yerinde, vefat etmiş veliler-Allah dostları ile, yaşayan veliler bir araya gelip toplantı yaparlar. Buna divan-ı salihin adı verilir. Dünyada olmuş ve olacak olaylara dair kararlar alınır. Bu toplantılara peygamber efendimiz (s.a.v.) başkanlık eder. Şayet o katılmamış ise, dönemin yaşayan mürşid-i kamili başkanlık eder. Katılımcılar da her toplantıda değişiklik gösterebilir. Gerektiğinde Hızır aleyhisselam da bu toplantılara katılır. İleride neler olacağına dair bilgilere de vakıf olur. Karar alınması aşamasında kanaat belirtir.
Dünya üzerindeki ümmet-i Muhammed'in asıl idari merkezi bu divan-ı salihindir. Bu gerçekleri Yahudilerin büyük din bilginleri de çok iyi bilirler. Buna rağmen -artık nasıl yapabiliyorlarsa- inkar ederler ve düşmanlık ederler. Yahudinin, dünya çapında kurmaya çalıştığı hakimiyeti, yer ile yeksan edecek merkez bu divan-ı salihindir. O divan, dünya üzerinde ölü - diri fark etmez istediğini görevlendirir. Zaten salihlerin ölümü gafillerin gözlerinden kurtulmaktan ibarettir. Bir odadan diğer odaya geçmek gibidir.
HAARP teknolojisini kullanarak İstanbul merkezli sun'i bir deprem yaparak, çok büyük bir kıyım yapmayı, ardından Türkiye'yi iyice zayıf düşürüp, İslam'ın kökünü kazımayı planladıklarında, daha bunu yapmadan, divan-ı salihin de kararlar alındı, "Kendi tuzaklarını kendi başlarına geçirelim" diye... Ve Yahudinin kontrolündeki o ekibin hesapları şaştı, deprem oldu ama toplaşıp daha başaramadıkları halde kendilerinden emin şekilde eğlenceler yaptıkları ve her şeyi kontrol ettikleri Gölcük Askeri tesisleri depremin merkez üssü oldu. 30 ABD'li ve 12 İsrail'li çok yüksek rütbeli adamları da helak olanlar arasındaydı.
Bu dünyada, bu müslüman milletler sahipsiz değildir. Bu İslam dini, TV programcılarının bilip bilmeden ahkam kestiği kadar basit değildir. Şeriat, Tarikat, Hakikat ve Marifet makamları vardır. Sizlerin, çıkıp da süslü püslü laflarına aldandığınız pek çok kimse daha şeriat makamında bile değildir. Daha çocuklara bile öğretilen ilmihal bilgilerini bile bilmediği halde bu tek hak din olan İslam'ın en ince detaylarını tartışmaya açan ve kendini adamdan tanıtmaya çalışan soytarılar dolmuş ekranlara... Dikkat edin, bu programların başında mü'min olan pek çok kişi, sonunda küfre kaymış, ayetle bildirilmiş hakikatleri bile inkar etmiş oluyor da farkında bile olmuyorlar. Yarım hocalar dinden ediyor.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
ilk yorumu sen yap
Yorum Gönder
Seviyesiz ve samimiyetsiz yorumlar onaylanmaz. Küfür, hakaret, karalama içerikli yorum yapanlar hukuka sevk edilir. Yorumlardan hukuken yorumcular sorumludur.