Top Social

Image Slider

Kuru üzümün faydaları | Akademi Dergisi

akademi dergisi, kuru üzüm, faydaları, marifetname, hz. ali, şifa, safra, sağlık, sağlık tavsiyeleri,

Çekirdekli yemeyin!

Sabahları besmele ile 21 adet kuru üzüm yerken, çekirdekli üzüm kurusu yemeyin. Çünkü kuru üzümün çekirdeği şifalı değil zararlıdır. Safraya zarar verir, yağ miktarını artırır. Ara ara yenildiğinde bir sıkıntı olmayabilir ama her gün düzenli olarak çekirdekli olanı yenirse, zararı olur.

"Süleymancılar Ak Partiye oy verecek" mi? İşte gerçekler... | Mehmet Fahri Sertkaya

süleymanlılar, akp, akp'nin gerçek yüzü, akit gazetesi, Akit'in gerçek yüzü, Recep Tayyip Erdoğan, süleyman hilmi tunahan,


"Süleymancılar bu seçimde de"... Evet bu seçimde de her seçimde olduğu gibi AKP'ye oy vermeyecekler.

YALANLAR... YALANLAR... VE HEP AYNI TAKTİKLER...

Neymiş, "Dünyaya hakim olacak" mış...

Yine bir seçim arefesinde yine aynı gayretler. Bu gibi iddialar tamamen uydurmadırRecep Tayyip Erdoğan doğduğunda Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin kucağına vermişler ve o da "Benim bu evladım dünyaya hakim olacak" buyurmuş. Tamamen art niyetli bir uydurmadan ibaret bu bilgi. Erdoğan çok uzun yıllardır Süleymanlı cemaatine selam bile verememektedir. Süleymanlı cemaati de kendisine genel seçimlerde bir kez olsun oy vermemiş, bu seçimde de kesinlikle vermeyecektir.

Arif Ahmet Denizolgun ve Marmaray projesi gerçekleri | Akademi Dergisi

arif ahmet denizolgun, marmaray, aksiyon dergisi, birol uzunay, medyada süleymancılar, ulaştırma bakanı, japonya, lobi, kredi, osmanlı devleti, süleyman demirel, akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya,

Marmaray'ın tuşuna o bastı...


Ahmet Arif Denizolgun, 55. T.C. Hükümetinde, 4 Ağustos 1998 - 11 Ocak 1999 tarihleri arasında Ulaştıma Bakanlığı görevinde bulundu. Bu dönem içinde dürüstlüğü, çalışkanlığı ile dikkat çekti. 



Denizolgun, görevi başında iken Marmaray projesini yürürlüğe koyduJaponya ile kredi anlaşması bile yapıldı

Aşağıda okuyacağınız yazı, Aksiyon Dergisi'nden Birol Uzunay'a aittir ve 10 Ekim 1998 tarihlidir.

Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı mülakat | Akademi Dergisi

Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı mülakat

Aralık 1989'da Tercüman Gazetesinde, Süleymanlı Cemaatinin o zamanki idarecisi / ağabeyi merhum Kemal Kacar ile yapılan bir mülakat...

"Süleyman Efendi meşrutiyete karşıydı."

"Atatürk İslam dininden uzaktı."

"Camiler kışla yapıldı."

"Humeyni Müslüman değil."

"Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder."

"Flört kadına da erkeğe de günahtır.."


  NOT:   Aşağı kısımdan bütün röportajı metin halinde okuyabilirsiniz. Ya da resimlerin üzerine sağ tıklayıp "Resmi farklı kaydet" menüsüne tıklayarak, bilgisayarınıza indirdiğiniz resimleri, resim izleme programında büyüterek okuyabilirsiniz.










Tercüman, Kemal KAÇAR'a sorulmayanları sordu
Süleymancılar cevaplıyor (Gerçekte soy adı Kacar'dır. Tercüman'da hep hatalı yazılmıştır.)

Nazlı ILICAK'ın kaleminden

Kemal Kaçar, Süleymancılar'ın Sultan Abdülhamit yanlısı olduklarını açıkladı.

"Süleyman Efendi Meşrutiyet'e karşıydı...''

Süleymancılar'ın lideri Kemal Kaçar'la uzun yıllardır tanışırız. Gazeteci sıfatımızla Strasbourg'da Avrupa Konseyi toplantılarını takip ederken, bazı kimseler onu uzaktan göstererek 'Çok önemli biridir' dediler. Kendi halinde, halim selim, terbiyeli bir insandı. Ehemmiyetinin/öneminin nereden geldiğini hemen anlayamadım. O zamanlar, 'Süleymancılar' hakkındaki sözler pek yaygın değildi.

Kemal Kaçar'la dostluğumuz, uzun seneler devam etti. Gazetelerde onun için yazılanları okudukça hayrete düşüyordum. Çok medeni bir hali vardı. Nezaketi ve davranışlarıyla tam bir eski İstanbul efendisi idi. Kaçar'ın birçok görüşünü paylaşmak bizim için elbette mümkün değil. Ama karşılıklı hoşgörü havası içinde, zaman zaman beraber olduk, konuştuk, tartıştık. Kaçar, güven beslediği ve düşüncelerini çarpıtmayacağımızı bildiği için, bize bu mülâkatı vermeyi kabul etti. Kaçar'ın liderliğini yaptığı Süleymancılar'ın, inançlarını, Atatürk ve Cumhuriyet rejimi üzerindeki düşüncelerini, hangi amaç uğruna mücadele ettiklerini bu yazı dizisinde öğreneceksiniz. Onlara kızabilir veyahut görüşlerine katılabilirsiniz. Biz gazeteciliğin objektif ölçüleri içinde gündemde olan sıcak bir konuyu sizlere sunmakla yetiniyoruz:

Soru: Sayın Kemal Kaçar, kamuoyunda sizin grubunuza "Süleymancılar'' adı veriliyor. Bu ismi benimsemediğinizi ve yayınlarınızda daima tırnak içinde kullandığınızı biliyoruz. Ama mademki kamuoyuna mal olmuş, biz de sütunlarımızda sizden "Süleymancılar'' olarak söz edeceğiz. Nedir bu Süleymancılık? Süleymancılık adını benimsemediğinize göre, cemaatiniza siz ne ad veriyorsunuz? Süleymancılık bir din midir? Bir mezhep midir? Yoksa bir tarikat midir? 

Kaçar: Bizim 'Süleymancı' adını kullanmadığımız ve tasvip etmediğimiz doğru. Bizim arkadaşlarımız, kendilerine 'Süleyman Efendi'nin Talebeleri' denilmesini uygun bulurlar.

Süleyman Efendi'nin talebeleri, tam manasiyle katıksız ve tavizsiz İSLAM dinine bağlıdırlar, yani Müslümandırlar. Bu sebeple Süleymancılık diye bir din asla bahis mevzuu değildir

'Süleymancılar' itikatta ve amelde Sünni mezhebe tam bağlıdırlar. Amelde çok büyük ekseriyetle Hanefi mezhebine, yani İmam-ı Azam Ebu Hanife Numan bin Sabit hazretlerine bağlıdırlar. İtikat bahsinde de İmam Ebu Mansur-u Maturidi hazretlerine bağlıdırlar. Şu halde Süleymancılık, bir mezhep de değildir. Türkler'in gerek Selçuklu devrinde, gerek Osmanlılar devrinde tabi oldukları 'Sünni' mezhebe bağlıdırlar.

Süleyman Efendi, kendisi şahsen 'Nakşi' idi ve Nakşiliğin hicri ikinci bin yıllarındaki en büyük mümessili/temsilcisi olan İmam- Rabbani Ahmed-i Faruk-i Serhendi hazretlerine ruhani nisbetle (1) bağlı idi. Şu halde 'Süleymancılık'' diye Süleyman Efendi'nin icad ettiği, kendine göre esaslarını vaz ettiği bir tarikat da mevcut değildir

Soru: Meydan Larousse'da Süleymancılık bahsinde bazı iddialar mevcut

Kaçar: Meydan Larousse daki 'Nakşibendi tarikatının bütün düşünce ve inançlarını olduğu gibi benimseyen Süleymancılığın esası ibâdettir. Nakşibendi tarikatına göre bütün gerçeklerin kaynağı Kurân'dır. İnsan her davranışında Kur'ân hükümlerine, sünni inançlarına bağlı kalmalıdır' cümleleri aynen hakikati ifade etmekle beraber, bundan sonraki 'Süleymancılık Kur'an dışında hiçbir kanun ve kural tanımaz. Devlet yönetimi, mahkemeler ve bütün devlet kurumları Kur'ân hükümlerine göre düzenlenmeli, kadınlar Kur'ân'dan başka bir şey okumamalıdır. Nikâh şeriat kurallarına göre olmalı, yeni harfler ve şapka atılmalıdır. şer'i bir yönetim kurulması için çalışan Süleymancılık, özellikle 1950'den sonra Anadolu'nun batı illerinde daha çok göçmenler arasında yayıldı.' cümleleri tamamiyle hakikate ters düşmektedir. Halbuki Meydan Larousse, ilmi bir eser olduğundan objektif davranması icab ederdi.

Soru: Tarikatler daha sonra bir çok kollara ayrılmışlar. Her kol da onun kurucusu ile anılmış. Öyleyse siz niye "Süleymancı" sözünden bu kadar rahatsız oluyorsunuz?

Kaçar: Bu suale, yukarıda verilen izahlar muvacehesinde tekrar cevaba lüzum olmasa gerek..

Soru: Yanlış bilmiyorsam, tarikatlerin kendine göre usulleri var. Mesela şeyh öldüğünde onun yerine halifesi geçer. Süleyman Efendi'nin halifesi kim? Siz mi onun yerine geçtiniz? Nasıl?

Kaçar: Süleyman Efendi'nin kendisinin meşreben Nakşi olduğunu fakat kendisinden sonra onun yerine herhangi birisinin geçecek tarzda faaliyeti olmadığını kat'i şekilde beyan etmiş idik. Nitekim, benim herhangi bir irşat postunda olmadığımı cümle âlem hatta Mısır'daki sağır sultan bile bilir.

Soru: Müsaade ederseniz biraz da, sizlere bu sıfatın verilmesine sebep olan kayınpederiniz Süleyman Efendi'den söz edelim. Süleyman Efendi'nin babasının adı ne, nasıl bir tahsil görmüştü?

Kaçar: Süleyman Efendi'nin pederinin ismi, Osman'dı. Osman Efendi İstanbul'da tahsil hayatını sürdürürken, bir rüya görmüş. Bu rüyada vücudundan bir parça kopuyor, göğe çıkıp parlıyor ve ortalığı aydınlatıyormuş. Tabii bu bir rüya rivâyetidir. İnanan olur inanmayan olur.

Soru: Bu rüya Osman Efendi'den mi menkul? 

Kaçar: Ben Süleyman Efendi'den dinledim. Benim gibi birçok arkadaşım da duydu.

Soru: Bu rüyadan sonra ne olmuş?

Kaçar: Osman Efendi memleketine dönüp evlenmiş. Dünyaya gelen çocuklarının içinde hangisi o vasıfta diye merak edermiş. Kayınpeder merhum biraz yetiştiği zaman, onda müşahede ettiği hallerden rüyasında gördüğü ışığın o olduğu kanaatine varmış.

Soru: Meselâ ne gibi halleri oluyormuş?

Kaçar: Meselâ çocuğunu dersiâm olmak üzere yetişmesi için Bafralı Hamdi Efendi'nin rahle-i tedrisine veriyor. Dersiâm tâbiri umûmi müderris mânâsina en yüksek rütbedir ilmi rütbeler içinde. Yani icazet verebilir. Kendisi de talebe okutur. Hamdi Efendi, Süleyman Efendi'nin hem aklını, hem de derslerini öğrenme hususundaki kabiliyetini takdir ediyor. O zamanın medrese muhitlerinde, "Zeki bir çocuk, yetişirse iyi bir âlim olacak" deniliyor. Aynı zamanda Süleyman Efendi'nin bir de sofuluk tarafı, müteşerri bir hali var. Namazlarını kaçırmamaya dikkat ediyor. Orucuna, Allah'ın emrettiği şeylere itina gösteriyor, nehyettiği yapma dediği şeylerden sakınıyor. Ayrıca, gerek hocaları ve arkadaşları, gerek babası, ahlâki vasıflarında bir üstünlük bulunduğunu müşahede ediyorlar Süleyman Efendi'yi bir müddet pederi okutmuş. Pederi Osman Efendi Silistre'de Satırlı Medresesi'nde müderrişmiş. Sonra Süleyman Efendi İstanbul'a gelmiş. O sıralarda senede bir veyahut iki senede bir, memlekete, ailesini ziyarete gidermiş. Pederi Osman Efendi, oğluna çok itina eder o içeriye girdiğinde ayağa kalkar ve "Buyrun Süleyman Efendi oğlum" dermiş. Kayınpeder de, bundan çok ezâ duyarmış. Babasının meşgul olduğu ani yakalayıp, mesela kahve yapmak için mangala cezve sürdüğünde, arkası dönükken, odaya hissettirmeden girermiş. Babasını, ayağı kaldırmak zahmetine, külfetine sokmamak istermiş.

Soru: Süleyman Efendi'nin pederi de dindar bir kimse miymiş? 

Kaçar: Müderris, medrese hocası, dersiâm.

Soru: Süleyman Efendi'nin lstanbul'daki tahsil yılları hangi yıllar oluyor? 

Kaçar: Abdülhamid devri.

Soru: Bazı ülemâ ki bunların içerisinde Saidi Nursi de var. Meşrutiyet'i aktif bir biçimde destekledi. Bazı ulema ise, Sultan Hamid'e sadık kalarak Meşrutiyet karşısında, en azından çekimser bir tavrı benimsediler. Acaba Süleyman Efendi'nin tutumu ne oldu?

Kaçar: Belli bir şey. Sünni bir âlimin ve ilmiyle âmil bir şahsın nasıl olacağı bellidir. Elbette fikren Sultan Abdülhamid tarafını tutacaktır.

Soru: Yani Meşrutiyet'e karşıydı?

Kaçar: Tabii. Çünkü Meşrutiyet demokratik bir hareketten ibaret değildi. Bunu anlamak lâzım. 1908'de Abdülhamid'i tahttan indirdiler. 1910'da Trablusgarp gitti. 1912'de Edirne'den yukarıya doğru bütün Rumeli gitti. 1914'te Birinci Cihan Harbi'ne girildi. 1918'de Misak-ı Milli hudutları içinde memleketi kurtarmak için harekete geçildi. Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmaya yönelik bir hareket. Süleyman Efendi Meşrutiyet'in arkasından felaket geleceğine inanırdı. Nitekim bu, fiilen tahakkuk etti

Soru: Süleyman Efendi kaç yılına kadar yaşadı 

Kaçar: 1959'un 16 Eylül'ünde vefat etti.

Soru: Doğum yılı nedir? 

Kaçar: 1304

Soru: Demek hem İkinci Meşrutiyet'i hem de Cumhuriyet'i gördü. Meşrutiyet'i tasvip etmediğini söylediniz. Ya Cumhuriyet'i nasıl yorumluyordu?

Kaçar: Bunun için Süleyman Efendi'nin İslâm'a bağlılığı ile Cumhuriyet dönemindeki, inançla, dinle ilgili tatbikata bakmak lâzım.

(1) Ruhâni nisbet, cismani hayatla halen diri olmayan yani, birçok seneler, hatta asırlar evvel ölmüş bulunan büyük bir mürşidin ruhaniyyetinin tasarrufu ile irşad olunmaktır.

Yarım doktor candan, İmam Hatipler dinden eder | Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri, neden İmam Hatip okullarına talebelerini göndermedi? | Akademi Dergisi

imam hatipler, ilahiyat fakülteleri, diyanet işleri başkanlığı, süleymancılar, akademi dergisi, ilim yayma cemiyeti, süleyman hilmi tunahan, içimizdeki israil, Adnan Menderes,

Yarım doktor candan, İmam Hatipler dinden eder...

İstanbul İmam Hatip Okullarına yardım eden İlim Yayma Cemiyeti İdare Heyeti'nden, ‪Süleyman Hilmi Tunahan‬ hazretleri'ni sık sık ziyârete gelirler ve İmam Hatip Okulları mevzuunda görüşerek kendisinden bu okullara talebe vermesini isterlerdi. Bir defasında tüccardan Nazif Çelebi Bey bu hususta çok israr etmişti. Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri ona şöyle buyurdu: